"Bir kitap okuduğum ve hayatım değişti" çok iddialı bir söylem olması dolayısıyla bu cümleyi kullanmaktan kaçınırım her zaman fakat kitapların insanın yaşamına kimi zaman ufak dokunuşlarla, kimi zaman da insanlardaki yerleşik algıyı tamamen ters düz eden yönüyle belli bir yaptırım gücünün olduğuna inanırım. Kendimde hangisinin ağır bastığını farkedemeyecek kadar beni muallakta bırakan bir kitap bu okuduğum, Tatar Çölü.. Fakat emin olduğum bi'şey var ki; şairin “Döndüm ki döndüğüm yerde değilim" dediği ölçüde sizde de iz bırakacak ve kendinizi farklı bir konumda konumlandırma ihtiyacı doğuracak bir kitap bu. Eğer ki hayatınıza yön verme açısından bir dönemeçten geçiyorsanız sizi karar verme yönünde daha da cesaretlendirecektir, yok eğer çok sıradan, rutin bir hayatsa sürdüğünüz sizde hayatınızda değişikliğe gitme yönünde zorlayıcı etki yaratacaktır. Huzursuzluğun kitabı bir nevi.
Kitabın konusu
hakkında işin detayına girmeden yüzeysel bilgi vereyim dedim fakat her zaman
yaptığım gibi roman özeti çıktı ortaya. Hiç beceremem bu işi nedense. Neyse bu
açığımı, olayın çerçevesini çok daha iyi çizmiş olan kitabın tanıtım
bülteninden yararlanarak kapatayım:
“İç karartıcı
Bastiani Kalesi’ne vardığında genç teğmen Giovanni Drogo tarifsiz bir sıkıntıya kapılır. İlk
görev yeri olan bu kaleyi bir gece bile kalmadan terk etmek ister, ama harekete
geçemez. Sonunda en fazla dört ay kalabileceğine karar verir. Alışkanlıkların
uyuşturucu etkisi, askerlik gururu, gündelik ritüellerle dolan bir hayat
boşluğuna bağlanması ve Tatar Çölü’nün vahşi cazibesi bu dört ayı yıllara
çevirir. Giovanni Drogo kimsenin gelip geçmediği, öte tarafında ne olduğunu
kimsenin bilmediği bir çöl sınırını beklemeye bırakır kendini...”
Kitabı ilk aldığımda
bu tanıtım bültenini okumamla, bitirişimdeki kafamda beliren olay örgüsü
tamamen eşdeğerdi. Zira kitabın ön plana çıkan ve bu eseri "kimilerince"
klasikler arasına sokan yönü olaydan ziyade(ki zaten Drogo'nun beklentilerine
dair duyduğu heyecanlarından/umutlarından, bazen de bunları takıntı haline
getirip yanılgılara düşmesinden kaynaklı kalp atışlarımızın küçük atışlarını duyumsamamız
dışında fazla bir atraksiyon yok) varolan durumu müthiş işleyişi, insana
bahşedilen gurur ve onur gibi duyguların kimi zaman insanın eylemlerinin nasıl
öznesi konumuna geldiklerini, kahramanlarının ruh tahlillerindeki başarısı ve
hakikati insanın suratına tokat gibi çarpan müthiş sonu.. Ama en çok da
Buzzati'nin zihni kışkırtıcı "düşünce zehirlerini" beyninize bir kere
atmış olması.. Nelerin gelgitini yaşamıyor ki insan? Buradaki sihir kuşkusuz ki
Buzzati'deki müthiş alegori yeteneği. Şöyle ki; kitapta verilen Bastiani
Kalesinin bugün hayatımızdaki izdüşümü kuşkusuz modern hayat ve onun
dayattığı/belirlediği ölçüde bize sunduğu yaşam koşulları. Alışkanlıkların
rahatlığından, insanın yazgısına olan teslimiyetinden doğan
tepkisizleşmesinden, ritüel hayatın tamahkarlığından, risksiz hayat
tasavvurları/hareketlerinden ve tüm bu sıkıcı hayat dayatmalarından kurtulmanın
imkansızlığına olan inançtan çevrelenen bir kale.. Giovanni Drogo'nun ruh
haliyse bugün ki modern insanın içinde yaşadığı haleti ruhiyenin yansımasıdır
adeta. Bu yüzden hepimiz Giovanni Drogo'yuz bir parça, Bastiani kalesinde
yaşayan. Şuan bu satırları okuyan kişiye şiddetle tavsiyemdir bu kitap, okuyanlar
da bir daha okusun bence, beni her okunuşta yeni bir şey bulunabileceğine ikna
etti çünkü.. Bu zamana kadar okuduğum ve
beni ciddi anlamda etkileyen kitaplar listesinde rahatlıkla ilk 5’e girer ve
kitaplığımdaki “has kitaplarım” bölümüne girmeye hak kazandı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder