-Başlıktan da anlaşılacağı gibi yazımda bu 2 durumu ele alacağım.Endüstriyelleşen günümüz futbolunda paranın daha doğru bir terimle sermayenin yeri yadsınamaz bir gerçek artık.Son yıllarda Chelsea ile başlayan bu trend Manchester City ile tavan yaptı.City'nin yaptığı bu abartı transferler çoğu futbol severi rahatsız etmiştir.Sonrasında gelen Paris Saint Germain,Malaga gibi takımlarla birlikte artık bu durumunda futbolun kanına işlediğini ne yazık ki kabullenmek zorunda kaldık.Neyse aslında Avrupa futbolundaki bu konular hakkında çok yazılıp çiziliyor ve ben bunun dışında bu sermaye olayının Arap futbolundaki yerini konu edineceğim bu yazımda.
Son birkaç yıldır alışmıştık aslında Arabistan-Katar-BAE -ve buna istisnai olarak Anzhi takımının- futbol hayatlarının son demlerini oynayan oyunculara emekli ikramiyesi niyetine paralar verip ülkelerine transferlerini.(Anzhi'yi de bu kategoriye koymamın nedeni 2. ligden yeni çıkmış,kimse tarafından tanınmayan bir takıma bu oyuncuların gidiş nedenini farklı düşünmüyoruzdur umarım) Aslında bu yıldız transferleri ilk yıllar için hiçte fena bir politika değildi(Klasik bizde de vardır;Ülke tanıtımına yardımı dokunuyor) .Ama sonrasında Gerek Katar'ın 2022 Dünya Kuıpası Ev sahipliği hakkını alması ve o zamana kadar ülkelerinde belli bir futbol kültürü oluışturma çabaları gerekse bu kulüplerin de anladığı gibi büyük takımlarda oynayan bu büyük oyuncuların ülkelerine gelip, geçmiş yılların verdiği doymuşlukla oynadıklarını-daha doğrusu oynamadıklarını.Ve bundan sonrasında transfer rotalarını Avrupa'da kendini kanıtlamış oyunculara veya potansiyelli gelecek vaadeden oyunculara diktiler.Bizim konumuz da burada başlıyor bu oyuncuların Avrupa'da daha iyi bir takıma gitme seçenekleri varken bu takımları seçme nedenleri.Açıkçası beni bu yazıya itende bu sezon gerçekleşen Youssuf El Arabi transferi oldu.
Youssef El Arabi
Caen ile birlikte Fransa 2. Liginden gelip, geçen sezonki performansı çok şaşırttı açıkçası beni.Geçen sezon hiç de varlığından haberim olmadığı zamanlar NtvSpor'da Fransa Gol Krallığı sıralamasında uzun süre 1.'liği götürmesi kendisine olan ilgimi arttırdı ve radarıma girmeyi başardı.:) Sonrasında dikkatle izlemeye başladığımda çok iyi top tekniğine sahip olduğunu,hareketli ve topu ayağında iyi tutuşu ile kanat oynama özelliği de bulunduğunu,son vuruşlardaki becerisi ile o sezon Caen'i tek başına sırtladığını gördüm.Uzun süre 1. götürdüğü Gol krallığı sıralamasını belli bir zaman yaşadığı duruksama ile Kevin Gameiro'ya kaptırdı ve geçen sezon 17 golle -yanlış hatırlamıyorsam- sıralamayı Nene'nin ardından 3. bitirdi.Fransa gibi bir ligde bu gol sayısını tutturması bazı takımların dikkatini bu oyuncu üzerine çekti.Genoa ve Sevilla'nın kendisine yaptığı teklifi redderek süpriz bir kararla 7.5 Milyon Euro karşılığında Suudi takımı Al Hilal'ın yolunu tuttu.Yaşı da henüz çok gençken ve böylesine piyasa yapmışken bu kararı açıkçası çok şaşırttı beni.En önemliside Fransa Liginde "ağabey" görevi yapan Lyon'un böylesine bir oyuncuyu kaptırması daha şaşırtıcı geldi bana.Al Hilal takımında da takip ediyorum(istatiksel olarak) aynı çizgisini devam ettiriyor.Tekrar Avrupa yollarına düşer mi? Neden olmasın?
Abimiz Arabistan'da Hac vazifesini de eda etmiş, Allah kabul etsin,yolu açık olsun diyelim.
Rafael Sobis
Fm 2008-2009 serilerinde orta düzeyde takımları World Class yapma yolunda hepimize yardımı dokunmuş bir oyuncudur Rafael Sobis.Benim oyunda facepacktan olsa gerek yakışıklı bir resmi vardı ve her gol attığında "bebek yüzlü şeytan" repliğini kullanırdım.O aralar nette bakınırken dikkatimi çekmişti, sarışın saçlılığı Ukrayna ile olan kan bağındanmış, annesi ya da babasından biri Ukraynalıydı.Kariyerinden biraz bahsedecek olursak genç yaşta Internacional'de yaptığı sıçrama ile 9MN € karşılığında Betis'e transferi gerçekleşti.Betis ile imzalanan 8 yıllık anlaşma her ne kadar kendisine olan güveni göstersede Sobis bunun karşılığını veremedi ve Betisle geçen 2 kısır yıldan sonra şansını Avrupa'da kovalamak yerine Arap Emirlikleri takımı Al-Jazire'nin yolunu tuttu.Orada yaptıkları-yapamadıkları hakkında pek bilgi sahibi değilim ama kariyerine şöyle kabaca bir bakınca orada da pek tutunamadığını görüyoruz.Al-Jazire oyuncudan minimum zarar etme anlayışında olacak ki oyuncunun piyasa yapması için son 2 yıldır ülkesi takımları Internacional ve Fluminense'ye kiralanmış.
Fiziksel özelliklerinden(Aslında sadece tek benzerlikleri sarışın olmaları:]) ve 2 büyük yıldız olarak sunulup beklenen patlamayı yapamamış oyuncular olarak Maxi Lopez ile Rafael Sobis'i birbirine çok benzetirim.Maxi Lopez kayıp Barcelona yıllarından sonra Rusya'da kendini toparlayıp son 2 sezondur Catania'da yaptıkları ile kendinden yine söz ettiriyor.Darısı Rafael Sobis'in başına diyelim o zaman.
Mbarek Boussoufa
Şuan Fas Milli takımında oynayan birçok oyuncu gibi Hollanda'da doğmuş,büyümüş bir Marocconlu oyuncu.(Aslında dünyada Maroklara bi biz Fas diyomuşuz,bunun bir hikayesi varda şimdi tarihe girmeyelim neyse..) Kendisini Anderlecht'te tanıdık,sevdik.Ama geçmiş kariyerine bakarsak Ajax sonrasında da Chelsea ile çok sağlam alt yapı almış olduğunu görüyoruz. Anderlect'in bizim kulüplerle olan maçlarında dikkatli izlediğim kadarıyla sol açık oynuyor ama forvete yakın "Gizli Forvet" özelliği de var.(Kazım Kazım,Rodrigo Palacio gibi) Anderlecht'te kilit oyuncu rolündeydi ve çok iyi gol ortalaması tutturdu.Sonrasında ismini o aralar sadece Roberto Carlos trasnferi ile duyurmuş bir takım olan Anzhi'ye transfer oldu.Açıkçası vatandaşı El Arabi'de de söylediğim gibi onunda Avrupa'da daha iyi bir takıma gitme opsiyonu olabilirdi.
Thiago Neves
2007 yılında Van der Vaart'ın Real Madrid'e transferi sonrası o mevkiideki oluşan boşluğu doldurması beklentileri ile Hamburg'a transfer oldu.Açıkçası hiç izleme imkanım olmadı oyuncuyu ancak istatistiksel olarak baktığımda beklenen yeterliliği vermememiş olacak ki 6 maçlık bir Almanya deneyiminden sonra kulüpten ayrılmış.Kariyeri biraz düşüşe geçincede 24 yaşında kendini Al-Hilal'e atmış.Orada ilk sezonunda yaşadığı lig ve kupa şampiyonluğunun yanı sıra yılın oyuncusu da seçilmesi kariyerine bir canlılık getirmiş durumda.Sonrasında Güney Amerika'lı oyuncuların huyundan mıdır o da ülkesi takımı Flamengo'ya kiralanmış ve orada da oılın oyuncusu seçilmiş.Bu son yıllardaki performansıyla Avrupa'ya göz kırpıyor.
Mirel Radoi
Balazs Dzsudzsak
Oyuncu hakkında çok fazla bilgi vermeye gerek yok.Kanat oyuncusu olmasına rağmen gole yakınlığı,sol ayağını müthiş kullanışı,serbest vuruşlardaki yetenekleri ve bunların hepsinin üstüne Hollanda Eredivise'nin kevgirliği eklenince CV'sinde 3 mükemmel yıl görünüyor.2009 yılında oynadığı 32 maç 17 gol-15 asistlik performansıyla tüm dikkatleri üstüne çekti bir anda.Bu performansından sonra gelecek sezonu da aynı ritimde geçirince kendisini Hollanda Ligi'nin Dünya Futboluna kattığı yıldızlar listesine eklemeyi başardı ve Hollanda Ligi'nin üstünde bir oyuncu olduğunu kanıtladı.Artık Hollanda'daki misyonunu tamamlamıştı ve herkes Avrupa'nın "baba" takımlarından birine gidecek gözüyle bakarken çok süpriz bir kararla Anzhi'ye transfer oldu. Anzhi Makachkala, transfer için 13 milyon € bonservis bedeli ödedi Balasz Dzsudzsak için.
Asamoah Gyan
Çoğumuzun Gyan'la ilk tanışıklığı Fm'den olmuştur muhtemelen.Udinese'den Fm'nin önceki serisinden hiç bunun ışığını vermeyen adamları(genelde zenci olur bunlar) bir sonraki seride yıldız diye bize sunarlar.(bkz. Kwadwo Asamoah,Pablo Armero,Mehdi Benatia) Sonrasında Rennais'e transferi gerçekleşti.Orada Moussa Sow ve Ismael Bangura gibi kaliteli oyuncularla forma yarışına girdi.Açıkçası orada çok da ön plana çıkacak işler yapmadı ama onu ön plana çıkaran olay 2010 Dünya Kupası oldu.O şampiyonada hepimizin sempatiyle baktığı üst turda Kara Kıtanın tek temcilcisi olan Gana'yı sırtlayan oyuncu oldu.Attıklarının çoğu penaltı olsa da mücadelesi ile kendisini gösterdi ve Avrupa'da bazı kulüplerin iştahını kabarttı.Bu kulüplerden biri de Fenerbahçe'ydi fakat kulübünün istediği 15 Milyon € gibi bir meblağ Türkiye standartlarında biraz fazla kaçtığından transferden vazgeçildi.Sanırım Darren Bent'in Aston Villa'ya transferi sonrasıydı Gyan Sunderland'a transfer oldu.Tabi geldiği lig Premier League olunca daha fazla izleme şansımız oldu.Özellikle gol sonrası yaptığı hareketler, heleki Zenden'le yaptıkları hareketler nedeniyle gollerini iple beklerdim şahsen.:)
Geçen sezon biraz da Sunderland'in kötü gidişatından dolayı pek tatmin edici performans sergileyemedi ve BAE takımı Al-Ain'e kiralandı.Bu kiralama bedelinin 6 MN€ gibi bir meblağ olduğunu okumuştum bir yerde.Açıkçası böyle bir dönemde Al-Ain'e gitmesi herkesi fazlasıyla şaşırttı.Bu transferin gççekleşme amacı neydi? Sunderland'ın o mevkiide ondan daha iyi bir adamı yokken neden yolladı? Özellikle de yerine alınan adam Bendtner iken.
Nadir Belhadj
Sol açık bölgesinde şuan bile en favori oyuncularımdandır kendisi.Özellikle sol beke kısılıp kalmayışı ileriye çıkışlarıyla takımın ataklarına katkısı ile sol bölgeyi koridor gibi kullanan özellikte bir oyuncu.O aralar Belhadj'da kavradığım bu özelliği şimdilerde Lyon'lu Aly Cissokho ve Atletico'lu Filipe Luis'de de görebiliyorum.Portsmouth yıllarında o aralar takımın kilit oyuncusu rolündeydi fakat kulübünün küme düşmesi sonrası kendine yeni bir kariyer planlaması yapması gerekiyordu ve o da Al-Sadd'e gitme kararı verdi.Son 2 yıldır orada mücadele ediyor. Onu tekrar Avrupa'da izlemeyi isterdim.Açıkçası Galatasaray'ın da o bölgedeki eksikliği göz önünde bulundurulunca o mevkii için düşünülebilecek bir oyuncu.Umarım birileri burdan beni duyuyordur ve onu Türkiye'de izleme şansı buluruz.:)
*Aslında yazıya başlama nedenim ve yazının şuan geldiği durum arasında tezatlıklar var,bunun farkındayım ve yazdıkça değişik düşünceler oluştu kafamda. Başından beri savunduğum teze biraz zıt düşücek belki ama Arap takımlarının durumu bizim gördüğümüz gibi değil artık.(yatmaya gidiyorlar,para içn gidiyorlar vs.) Artık bu kulüplerin yöneticileri daha profesyonelce düşünüyorlar.Genç oyunculara yöneliyorlar ve bu gençleri buradan Avrupa'ya pazarlama gibi de bir düşünceleri olduğunu düşünüyorum.Mesela Mauro Zarate'yi direkt Arjantin'den aldıklarında pekte tanıyanı yoktu fakat kulüp bunu önce Birmingham'a sonra Lazio'ya kiralayarak Avrupa'da piyasa yaptırdı ve sonra belki bize şaşırtıcı gelecek ama kulüp oyuncuyu kar ederek sattı.Aynı formülü şuan Rafael Sobis ve Thiago Neves'te de uyguluyorlar.Aynı şekilde şimdi El Arabi-Gyan-Belhadj gibi oyuncuların Avrupa'ya tekrar dönüşü olabilir.Yani demem o ki Bu ülkelere giden oyunculara kariyeri bitti gözüyle bakmamalıyız artık.Oradalarda da belli bir futbol kültürü oturuyor yavaş yavaş ve Dünya Kupasının da o coğrafyada düzenlenecek olması bu kulüpleri daha akıllı transferlere ve alt yapıya önem vermeye de teşvik ediyor.Bu maddi olanaklar ve Müslüman ülkelerin en büyük avantajı olan genç nüfusunun çoğunluğu göz önünde bulundurulunca belki biraz ütopik görünüyor ama kim bilir ileride belki dünya futbolunun ekseni oralara da kayabilir.
-Mehmet Nuri Aslankan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder